Avantajlı şekilde Prag’a konuk olan temsilcimiz Galatasaray Avrupa Ligi’ne veda etti.

TELAFİ VE REAKSİYON

İki ayaklı müsabakanın ilk maçındaki gibi 10-15 dakikalık periyotta etkisiz bir Galatasaray izledik. Galatasaray, dinamiklerini aktif hale getirmesi için dakika dakika kendine ‘’kaos’’ ortamı oluşturdu. Ayağa pas yapmakta zorluk çekilen bu periyotta topun şiddeti ve yönü tutarsızdı. Tutarsızlıklarlar ile rakibe verilen oyun iştahı da kalede ilk golü görmemize sebebiyet verdi. İkinci bölgede topla buluşan Prag’lı oyuncuya baskı yapmak amaçlı yükseğe çıkarak alanını terk eden Abdülkerim, arkada rakibi adına adeta bir konfor alanı oluşturdu. Yükseğe çıkarak rakibine yaptığı baskıdan da sonuç alamayınca topu ‘’konfor alanında’’ bulunan Preciado ile topu buluşturan Sparta Prag golü buldu.

Preciado, takımına genişlik verdiği gibi half space bölgesini de zaman zaman efektif kullanmaya çalıştı. Özellikle Berkan Kutlu, Preciado’ya karşı nasıl pozisyon alacağını şaşırdı. Bunun derinine inersek ‘maç özelinde’ Kerem Aktürkoğlu’nun topsuz oyunda dağınık olması da bir diğer faktör. Parselleme işleminin iki partner şeklinde kimyalanmadığı, paylaşılmadığı ortamda rakibin o bölgeyi özgürce kullanabilmesi gayet olağan bir durum.

Kendine kaos ortamını oluşturan ve bundan beslenecek olan Galatasaray, reaksiyon vermeye başlayacaktı. Galatasaray en güçlü silahı olan ön alandaki baskı yoğunluğu, efektifliğini giderek artırdı. Buna paralel olarak topu kazandığı sekansları daha olgun -topun kıymetini bilerek- kullanmaya başlayan bir görüntü hâkimdi. Ardından kazanılan duran top fırsatını Abdülkerim ile değerlendirerek skora tekrar dengeyi getirdi Galatasaray. Abdülkerim’in bu telafisi rakibin oyun iştahına biraz da olsa ket vuracak, Galatasaray'ı da oyuna ortak edecekti.  

Skora gelen denge sonrası Sparta Prag ekibi maçın sertliğini artırarak rüzgarı arkasına almak istese de Galatasaray’ın bulduğu gol sonrası gösterdiği reaksiyon, ev sahibinin amacını gerçekleştirmesini engelledi. Özellikle Barış Alper Yılmaz bu sertliğe rağmen kendi koridorunu büyük ölçüde işlemeye devam etti.

ÇOK BİLİNMEYENLİ DENKLEMDE KAYBOLMAK…

İkinci yarıyla birlikte ilk 15 dakikalık bölümde topun hakimiyetini kaybeden Galatasaray, kalesinden topla çıkarken de zorlandı. Stoperlerin arasına gelip iyi top çıkartabilen Torreira, aldığı topları iyi değerlendiremedi. Ek olarak stoper-bek arasına inip o bölgeden takıma top dağıtma görevini üstlenen Demirbay da sahada kayıptı… Sparta Prag’ın yoğunluğu artırdığı bölümlerde kenarda Sergio oyuna girmek için hazırlanıyordu. Kafamda oluşan senaryoda Torreira veya Demirbay’dan birisini çıkartacak yerini Sergio ile dolduracaktı Okan Buruk. Böylece geriden topla çıkarken yaşanan zorluk minimize edilecekti. Sergio, Mertens yerine dahil oldu yani düşündüğüm gibi bir hamle gelmedi kenardan. Anlam veremediğim bu hamle ve oyunun devamında süregelen aksaklıklarla maçı izlemeye devam ettim. Çok geçmeden tatsız tabloyla karşılaşmak zorunda kaldım.

Kaan Ayhan’ın yaptığı müdahale ve 10 kişi kalan Galatasaray… Çok bilinmeyenli bir x-y-z’li matematik denkleminin içine dalmıştı sarı-kırmızılılar. Bu bilinmeyenlerle boğuşan temsilcimiz, maalesef kalesinde önce ikinci golü ardından üçüncü ardından da dördüncü golü gördü…

Avrupa özelinde kurgulanan bu kadro, bu yolculukta bizlere eşlik etti. Bazı transfer hamleleri daha isabetli yapılabilse, dişimize göre olan rakibi saf dışı bırakmak işten bile değildi. Ziyech, Tete ve Zaha takımın kimyasına tam anlamıyla dahil olamadılar, inişli çıkışlı bir grafik çizdiler/çiziyorlar. Öte yandan Sağ bek yarı sakat, sol bek yetersiz ve takıma eklediğin Köhn’ün fiyatı sırf biraz daha düşsün diye listeye ekleyemeyişin… Maç sonunda ‘’Acilen sağ ve sol bek istiyorum’’ diyerek adeta haykıran bir Okan Buruk hatırlıyorum sanki…

Tüm bunların dışında Prag’ı iyi oyunundan ötürü tebrik etmek gerekir. Ligimizin kalitesini ve kapasitesini de verilen bu sınavlarla tekrar gözden geçirelim.

Galatasaray, düşler sahnesinde bizleri gururlandırdı ama; belkilerle, keşkelerle gelinen bir son yaşandı…