Tüm maçların aynı saatte oynandığı 12 Mayıs akşamında heyecan dorukta, gözler birden fazla maçtaydı. Fenerbahçe taraftarı Atatürk Olimpiyat Stadyumu’ndan ev sahibi adına gol bekliyordu. Ki şampiyonluk umutları bir nebze artsın, Rams Park’ta galip gelebilme ihtimali körüklensin…

Okan Buruk’a ‘’ilk golü yiyeceksiniz ama sonunda maçı kazanacaksınız’’ deseniz muhtemelen size güvenmez bu ihtimali aklından dahi geçirmek istemezdi. 

Galatasaray, ocak ayındaki Gaziantep maçından bu yana ilk golü kalesinde görmemiş yani geriye düşmemişti… 12 Mayıs akşamında ise şampiyonluk namelerinin atılmaya başlandığı maçta geriye düşmek Galatasaray seyircisini ve oyuncularını ‘’acaba’’ ya düşürdü mü? Sahada oynanan etkisiz oyun da bu ‘’acabanın’’ altını doldurur nitelikteydi. Fakat Barış Alper’i olan Galatasaray, ilk yarıyı geride kapatmayacak, soyunma odasına nefes alarak gidecekti.

Abdülkerim Bardakçı sezonun en kötü maçını çıkartırken ve takımın genel oyun şablonu etkisizken sahneye -Galatasaray’ın da ödülü paylaştırdığı gibi- iki kahraman çıktı. Birisi takımın 37’lik işleyen çarkı, taraftarın sevgilisi Dries Mertens, diğeri ise gelişimi ile takıma konfor sağlayan Barış Alper Yılmaz.

İlk golde şahane bir asist yapan Mertens, tamamlayan Barış Alper Yılmaz. Takımı öne geçiren golde asisti yapan durdurulamayan Barış Alper Yılmaz, tamamlayan ise Dries Mertens… Aslında bu ikinci golün aynısından 2 tane Sivasspor’a karşı atmıştı Galatasaray. Bu sayede Barış Alper Yılmaz’ın ‘oyun içindeki pas dağıtımın becerisinin’ gelişimine dikkat çekmiştim.

Galatasaray, Karagümrük santraforu Marcao’yu durdurmakta zorlanması bekleniyordu ancak sağ kenarda Derrick Köhn’ü de epey bir yıpratan Can Keleş, bence maçta daha çok ön plana çıktı.

Abdülkerim Bardakçı, Marcao ile eşleşmelerinin neredeyse tamamını kaybetti. Marcao’nun attığı golde ise Nelsson diğer oyuncuya odaklanmışken Abdülkerim ile eşleşen Marcao, Abdülkerim’i gene etkisiz bıraktı ve şık bir gol atarak maça dengeyi getirdi. Şüphesiz kenarda bu durumu Okan Buruk ve ekibi gördü fakat 87. dakikaya kadar beklendi. Sanıyorum Okan Buruk defans göbeğini bozmak istemedi, risk olarak değerlendirdi. Geçtiğimiz yazılarda da savunma göbeğinin önemine değinmiştim. 

‘’Savunmanın merkez ikilisini bozmak alınacak radikal bir karar olur. Aksi takdirde bu kararın sonucunda pişman olmak elden bile değildir.’’

Tolunay Kafkas’ın Karagümrük’ü maça konsantre olmuştu, bu çok belliydi. Arkadaki boşlukları zaman zaman iyi değerlendirdiler ve ilk golü de böyle buldular. Galatasaray’da Torreira, Ziyech hatta Kaan Ayhan çok fazla merkezdeki baskıya dahil olarak büyük bir konfor alanı sundu Karagümrük’e. Ryan Mendes ise bu fırsatı değerlendirmeyi bildi.

Hani bir klişe vardır ‘’bütün masalların sonunda iyiler kazanır’’ işte bu klişe bugün yerle bir, tuzla buz olacak iken Galatasaray oyununu toparladı, ‘’iyi’’ oynadı ve masalın sonunda klişe yerini buldu.