“Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz.”

Sevgili genç Fenerbahçeli kardeşlerim, bu sözün ne anlattığını bilmeden yıllarca size izletilen tiyatrolarla genlerinizde olanı unutturmaya çalıştılar. Ancak dün son sahnenin kapanışında sahadaki karakter, armanın ruhuyla birleşerek bu oyunu bozdu. Şimdi gerçeği sizler de biliyorsunuz. Başın dik şekilde, giy formanı ve yüreğinde gerçek şampiyonun kim olduğunu bilerek otur sırana!

Trabzonspor deplasmanında yaşanılan linç girişiminden sonra bu takımın gönlünde Fenerbahçeyi yaşayanlar için gerçek şampiyon olduğunu söyledikten sonra sahadaki emeğini dışarıda kaybeden yönetim nedeniyle takımınızın hakkı yeterince korunmadı. O gün gerçekler aynı bugün gibi suyun yüzeyine çıkmışken, mağduriyetini anlatmak alay konusu oldu. Çünkü seninle mücadele eden ekip suyu bulandırıp, ciddiyetsiz söylemlerle algıyı senin kırılgan iradenle kendi lehlerine çevirdi. Bu nedenle ne olduğunu hatırlamanı ümit ediyorum.

Sen kaybeden değilsin! Sen en kritik anda sislerin içinden çıkan Aykut Kocamansın! 3-0’dan dönüp 4. golü kılın kıpırdamadan aşırtan Rapaiçsin! 1983’te Ali Samiyende 4-1 geriye düşmüşken 5. golün direkte patladı diye üzülen Fenerbahçe tribünlerisin! İnönüde rakip taraftar 3. gol için tezahürat ederken 4. golü yan filelere yollayan Alexsin! En kötü döneminde Kadıköy’de Galatasaray filelerine yarım düzine gol gönderirken aynı bugün gibi sahada 10 kişiyle bunu başaran genlerinde kazanmak ve geri adım atmak olmayan bir ÇINARSIN. Bugün sana dayatılan; “kaybeden Fenerbahçe” algısı, saha dışında uğradığın haksızlıkların sonucu olan dönemsel kirli bir oyunun illüzyonudur. Bu tiyatrodaki kötü karakterlerin maskeleri dün itibariyle yüzlerinden düşmüştür. Son sözü Fenerbahçe söyleyecektir.

Olağandışı Standartsızlık

Fenerbahçe ve Galatasaray olağandışı bir sezon geçiriyor. Öyle ki sadece 1 defa mağlup olan Fenerbahçe bir mucize olmazsa ligi 2. sırada bitirecek. Bu iki takım sezon içinde defalarca kıyaslandı. Özellikle ligin ilk yarısını harika geçiren Fenerbahçe, iyi oynadığı dönemde rakibiyle olan farkı açamadığı için son dönemde form tutan ezeli rakibine karşı geriye düşerek bu olağanüstü sezonda hakettiğini düşündüğü kupaya çok uzak olarak Rams Park zeminine çıktı. Uğradığı haksızlıklar nedeniyle rakibinden daha iyi olmasına rağmen geriye itildiğini düşünen Fenerbahçe camiası için bu maç bir derbiden çok daha fazlasıydı. 23 dakika boyunca 55.000 kişi önünde “tarihin en iyi, yenilmez ,rekortmen Galatasaray’ına” nefes dahi aldırmadı. Saha içinde bu duruma cevap bulamayan ev sahibi takımına bilindik bir sima yine yeniden yardımına koştu. Barış Alper Yılmaz’ın 2. sarısını es geçen Arda Kardeşler, hatalı şekilde Djikuyu atarak Galatasaray’ı şampiyonluğa yaklaştırırlen, Fenerbahçenin haykırdığı adaletsiz düzeni milyonların gözüne soktu. Buna rağmen olağanüstü bir oyunla, 10 kişiyle kalesine isabetli şut attırmadan galip gelen Fenerbahçe ümitlerini son haftaya taşıyarak, Kadıköy’de şampiyon gibi karşılanmayı haketti.


Kart Hırsızlığı

Bu maça kadar son 60 faulde sadece 2 sarı kart gören Galatasaray sezon boyunca sadece itirazdan 90. dakikada 1 kırmızı kart gördü. Bu maçta ise 10 faulde 6 sarı, 1 kırmızı kart gören Fenerbahçe’ye karşı ev sahibi yaptığı 20 faul 4 sarı kartla cezalandırıldı. Avrupanın yaptığı faul sayısına oranla en az kart gören takımlarından biri olan Galatasaray ligimizde en centilmen takımken, Fenerbahçe gördüğü 5 kırmızı ve sayısız sarı kartla bu alanda ilk 5te yer alıyor. Şampiyonun ayrıntılarda kazanıldığı ligimizde bu standartsızlığın mücadelede büyük bir haksız rekabet ortaya çıkardığını görmemek için 3 maymunu oynamamız gerekiyor.

Dip not: Süper Lig'de sadece 1 kırmızı kart gören Galatasaray, Avrupa'da 14 maçta 3 kırmızı kart gördü.

Süper Lig'de 5 kırmızı kart gören Fenerbahçe, Avrupa'da 16 maçta 0 (yazıyla sıfır) kırmızı kart gördü.

Seçime Doğru

Fenerbahçe camiasının birlik olmadığı sürece kırılgan olduğunu artık öğrenmesi gerekiyor. Bu nedenle başkan adayları Sayın Ali Koç ve Sayın Aziz Yıldırım kişisel husumetleri ve fikir ayrılıklarını bir kenara bırakarak sadece Fenerbahçe’nin menfaatlerini konuşacakları bir seçim sürecinde olmalarını kendilerinden rica ediyor ve Fenerbahçe için hayırlı olmasını diliyorum.