Süper Lig'in 18. haftasında Fenerbahçe sahasında Galatasaray'ın konuk etti. Karşılaşma 0-0 sona erdi.

Bütün gerilimin kırılacağı, sonucun olumlu veya olumsuz anlamda normalden fazla abartılacağı maç belli ki her iki takıma da ağır gelmiş. Nitekim bu efsane derbi! uyku sorunu olan, maçın stresinden günlerdir öfke sorunu yaşayan her iki takım taraftarına da antidepresan etkisi yaptı. Ama yine de bu kadar zahmet etmeden taraftarlar dışında sahada yer alan oyuncular, antrenörler hatta hakemler maç öncesinde bir araya gelip, maçı berabere tescil etselerdi, milyonlar 2 saatini daha verimli alanlara ayırabilirlerdi. Dakikalar geçtikçe sahada oyun ve atmosfer yok oldu. Ancak bu denklemi bozacak, oyunun gidişatının nasıl olacağını belirleyecek güce sahip olan Fenerbahçe takımı asla sorumluluk almayarak 2 puandan çok daha fazlasını kaybetti. Detayların şampiyonu belirleyeceği bu yarışta, kendi evinde, 45.000 taraftarıyla cesur bir oyunu tercih etmezsen kaderini sen tahmin edemezsin.

Fenerbahçe'nin puan kaybettiği istisnasız bütün maçların ortak özelliği Fred'in olmayışı…
Durum böyleyken burada haftalardır eleştirdiğimiz “Fenerbahçenin B planı yok” tespiti tamamiyle antrenör ekibindeki teknik yetersizliği gün yüzüne çıkartıyor. Maç öncesinde Fred yerine, İCK yazıldığında heyecanla Fenerbahçe oyunundaki bu maça özel geçiş denemelerini izlemeyi bekledim. Çünkü deplasman takımının hedef maçlarda ön alan baskısını asla bırakmadığını düşündüğümüzde, Fred dışında topa beraber dönerek baskıdan Fenerbahçe’yi çıkartacak profile sahip tek oyuncu İCK idi. İlk 15 dakikadan sonra Fenerbahçe rakibin baskısını Dzeko'ya uzun topla oynayarak çözmeyi bırakmadığı her an hayal kırıklığım artarak devam etti. Nitekim devre arası tek bildiği güvenli oyuna dönmeye karar vererek İsmail’i oyuna aldı.

İsmail Kartal'ın kendi güvenli alanından çıkmadan başarılı olamayacağını defalarca yazmış biri olarak, beni yanıltacağını beklemekten gerçekten yoruldum. Uzun top ile oynamak, dönen 2. topları alarak orta sahayı by-pass geçmek bir iç saha oyunu için anlamasam da tercih edilebilir. Ancak bunu ana plan yaparken; NEDEN İRFAN CAN KAHVECİ'Yİ 8 NUMARA OLARAK KULLANDIĞINI İSMAİL KARTAL’A SORMAK İSTİYORUM. Bu skordan ve oyundan bağımsız çok ciddi taktik özgüvensizlik belirtisidir. İsmail ve Crespo'ya daha uygun bir kurguyu denerken, İrfan'ı sosyal medya etkisiyle 8 numara başlatmak, bunu denerken tamamen zıt bir taktik ile 45 dakikayı hedef bir maçta çöpe atmak ilerisi için endişe verici.

Toplamda 0,1 gol beklentisi bile oluşmayan maçın sertlikler ve fauller üzerinden okunacak olması, yine işin hakem boyutuna indirgenmesi bu maçta bile kaçınılmaz olacaktır. Birbiri ardına çıkan taraflı açılardan oluşan görüntülerin maç sonu servis edilmesi, yanlı görüntülerin gerçek halleri saklanarak algı üzerinden hak arayışı, saha içinden daha çok mücadele oluşturuyor. Bu nedenle saha içinde nispeten (Cl seviyesinde zorlu maç oynama alışkanlığı nedeniyle) daha fazla  istediğini yapan deplasman takımının sosyal medya ve algı yönetiminde de rakibinden kat ve kat iyi olması nedeniyle şampiyonluk yarışında yarım adım önde olduğunu belirtmek istiyorum. Bu gerçeği Fenerbahçe yönetiminin de görmesi ve aksiyon almasının gerekliliğini belirtirken, hakemi ve algıları da yenecek kadro için 2 tane A kalite oyuncu (stoper-orta saha) ekleme zorunluluğunu da hatırlatmak isterim.