Beşiktaş ligde 3 maç sonra galibiyetle tekrardan tanışırken, ortaya konan futbol enteresan şekilde umut vericiydi.

Samet Aybaba - Serdar Topraktepe ortak futbol aklıyla sahaya çıkan Beşiktaş'ta ilginç saha içi değişiklikleri vardı. Amartey ilk kez ön liberoya çekilmiş, diğer 2 orta saha Salih ve Hacıahmetovic'e ileri gidin denmiş, Muleka kanattan kurtulup asıl yerine çekilmiş ve belli ki kenar hücumculara da içeri girin talimatı gelmişti. Aylardır aynı kurgu, aynı diziliş ve aynı hatalarla sahaya çıkan siyah beyazlı takım, bu değişikliklerle beraber en azından hareketli ve dinamik bir ekip görüntüsüne bürünebilmişti. 
Hatayspor karşısında son ayların en yüksek hücum istatistiklerini elde eden Beşiktaş'ta Muleka biraz daha becerikli olsa, çok daha farklı bir skorla karşılaşabilirdik. 

Neticede biraz dokunuş, biraz değişiklikle aylar sonra daha farklı Beşiktaş izledik. Rıza Çalımbay'dan da beklenti tam anlamıyla buydu aslında. Kimse ondan takımı şampiyon yapmasını istememişti. Hayal edilen tek şey, gelecek sezona umut vaad edebilecek birkaç kazanım elde etmekti. Topraktepe ilk maçında yaptığı ilginç hamlelerle bunu başardı. Ortada uçan kaçan bir takım yok elbette ama en azından mücadele eden, ceza sahasında çoğalan, gol arayan bir futbolcu grubunu, aylar sonra izleyebildi Beşiktaşlılar.

Salih Uçan'ın 'Samet Aybaba haftaiçi hepimizle tek tek konuştu' açıklaması, Colley'in golden sonra Chamberlain'in formasını göstermesi, takım olma becerisi adına Beşiktaş'ta uzun süredir görmediğimiz olgulardı. Ersin, Rıdvan, Emirhan'dan sonra özkaynak düzeninin bir başka ürünü Semih Kılıçsoy'un oyunu ise kayıp sezonun belki de en büyük kazancıydı.

HOCA TERCİHİ VE BEŞİKTAŞ DEMOKRASİSİ! 

Rıza Çalımbay'ın gidişi belki şekil olarak iyi gözükmese de, içerik anlamında doğru bir hamleydi.
Yeni gelen bir başkanın, istediği tarzda bir hocayla çalışma hakkı elbette olmalı.
Ancak ayrılığın asıl sebebi Çalımbay'la takım arasındaki uyumun bir türlü sağlanamamasıydı.
Neticede zamanlama olarak da Beşiktaş'ın doğru yaptığını düşünüyorum.
11 Ocak'ta başlayacak transfer dönemine, sadece sezon sonunu görecek bir hocayla girmek tarihi bir hata olurdu.
Beşiktaş kadrosunun ciddi bir yenilenmeye ihtiyacı var.
Bunun da en sağlıklı yolu, bu yenilenmeyi takımın başındaki hocayla birlikte yapmak.
Şimdi yapılması gereken panik olmadan ama hızlı şekilde yeni hocayı belirlemek.
Gördüğümüz kadarıyla farklı ekollerden, farklı oyun tarzına sahip bir çok teknik adam var listede.
Bunların arasından kim gelirse gelsin, Beşiktaş yönetiminin stratejisini doğru şekilde anlatması lazım.
Bu sezon ne olacağı, gelecek sezon ne planlandığı, gerçekçi hedeflerin olduğu konusunda kamuoyu ikna edilirse, yeni teknik direktörün eli de o kadar rahatlayacaktır. 
1,5 yıl sonra seçim olması elbette bu hoca arayışının önünde ciddi bir engel gibi duruyor.
Büyük hocaların ya da büyük hoca olması beklenen bazı isimlerin, 1,5 yıllık sözleşmeye sıcak bakmadığı bilgilerini duyuyoruz.
Başkan Hasan Arat'ın Beşiktaş demokrasisine katkı sağlamak amacıyla, seçim öncesi uzun bir kontratla kulübü bağlamamak istemesini anlayabiliyorum. Kendisi açısından gayet haklı bir tercih olabilir bu.
Ancak benim bu konudaki fikrim biraz daha farklı. Büyük kulüplerde devamlılık önemli.
Getirilecek iyi bir hocaya, 1,5 sene sonra başkan değişikliği olsa bile kimse itiraz etmez.
Aslolan kariyerli ve güçlü bir hocayla geleceğin Beşiktaş kadrosunu kurmak.