Fenerbahçe, Konyaspor deplasmanına çıkıyor. Sezonun ikinci yarısı yaklaşırken bu maç, yalnızca üç puanlık bir mücadele değil, Fenerbahçe’nin bundan sonra nasıl bir kimlik sergileyeceğinin de göstergesi olacak.

Son haftalarda duyulan transfer dedikoduları ve sahada verilen sinyaller, Mourinho’nun 3-4-1-2 tarzında bir oyun planına geçiş yapmayı hedeflediğini gösteriyor. Ön alanda çift forvet, arkada üç stoper ve kanatlarda kanat beklerle oynayacak bir yapı oluşturulmaya çalışılıyor. Ancak bu düzenin taşlarının hâlâ yerli yerine oturmadığını söylemek mümkün.

Talisca transferi, bu geçişin en çok konuşulan başlıklarından biri. Ancak Talisca, Mourinho’nun oyun anlayışına ve Fenerbahçe’nin ihtiyaç duyduğu atletizm eksikliğine tam anlamıyla çözüm olacak bir hamle gibi görünmüyor. Ek takviyeler ve oyun mentalitesinde ciddi bir değişiklik gerektirebilir. Özellikle bu kadar atletizme ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, Osayi’nin sözleşmesini imzalamaması ve mental olarak geri gitmesi zaten var olan sorunlara ek yük getiriyor. Yeni diziliş ve sistemde, atletik eklemeler şartken, mevcut yapıda Oğuz Aydın, Szymanski ve El Nesry dışında atletik standardı karşılayan oyuncu bulunmaması oldukça endişe verici.

Ali Koç’un son toplantısı, onun tarzına uygun şekilde biraz sıkıcıydı. Ancak söylediklerinde haklı olduğu noktalar vardı. İnsanlar zaten yapılan tespitleri biliyor, asıl mesele bu tespitlerin yıllardır aksiyona dönüşmemiş olması. Fenerbahçe, saha içinde ve dışında ciddi bir mücadele veriyor, ama bu mücadelenin sahada sonuçlanmadığı her an bir hayal kırıklığı daha ekleniyor. Yönetim ne kadar eleştirilse de Mourinho ile devam etme kararı bence doğru. En başından beri savunduğum gibi, Mourinho’nun en az iki sezon takımın başında kalması gerekiyor. Bu sabrı göstermek şart, çünkü sürekli sil baştan yapma lüksümüz kalmadı.

Fenerbahçe’nin önünde büyük bir soru var: Bu sezonun geri kalanında yalnızca yarışmak mı yoksa yarışarak gelişmek mi? Bu süreçte ne kadar sıkıntılı bir on yıl yaşanmış olursa olsun, sabırla bu takımın bir kimlik oturtmasını izlemek zorundayız. Çünkü bu sezonu bir yapı taşı olarak görmediğimiz sürece her başarısızlık bizi daha da derine çekiyor.

Bugünkü maç, sadece Konyaspor karşısında alınacak üç puandan fazlası. Bu maç, takımın ruhunu sahaya yansıtıp yansıtamayacağını ve Mourinho’nun nasıl bir oyun kimliği oluşturacağını anlamamız için önemli bir sınav olacak. Taraftarın haklı sabırsızlığına rağmen, bu sürecin sonunda başarıya ulaşacak bir hikaye yazılabileceğine inanmak istiyoruz.


Fenerbahçe maça adeta 1-0 geride başladı. Szymanski’nin basit bir top kaybı sonrası pozisyon bulma şansı varken, daha 25. saniyede geriye düştü. Saçma gelebilir ama maç sırasında bu durumun, sezon başından beri maçlara adaptasyon sorunu yaşayarak başlayan Fenerbahçe için olumlu bir etkisi olabileceğini düşündüm. Oyun çok değişmese de, duran toplardan gelen gollerle 25. dakikada skor 1-2’ye geldi. Futbolda, özellikle bu ligde, sürekli kapanan takımlara karşı oynayan Fenerbahçe için  sorunu duran toplarla çözüm üretmeye başlaması sevindirici bir gelişme.

Fenerbahçe’nin savunma kurgusu o kadar sık değişti ki, sezon başında uyum sağlanırken beklenen hatalar artık her hafta farklı bir şekilde kendini gösteriyor. Rakiplerine daha az hücum şansı verse bile, basit goller yemekten kurtulamıyor. Bireysel hatalar, yerleşim hataları ve tandem uyumsuzlukları neyi eksik yapıyorsa, rakipler tarafından anında cezalandırılıyor. İlk yarı, bu dengesizliklerin sonucu olarak 2-2’lik eşitlikle tamamlandı. Bu kadar kırılgan bir savunma yapısı, şampiyonluk hedefi olan bir takım için büyük bir handikap.Bu yüzden devre arası bütçe buraya akmalı…


Tadic’in soğukkanlılığı ve klas golüyle maç 3-2 Fenerbahçe’nin galibiyetiyle sonuçlandı. Ancak, çok pozisyon bulup azını bitiren ve daha kötüsü, rakiplerine az pozisyon verip bu pozisyonlardan çok gol yiyen bir takım için bu sonuç, elde edilebilecek en iyi sonuçlardan biri olarak kabul edilebilir. Yine de bu galibiyet, savunma zaaflarını ve hücumdaki bitiricilik eksikliğini maskelememeli. Fenerbahçe, bu kırılgan yapıyı düzeltmek zorunda.