Fenerbahçe, Avrupa Ligi’nde Lyon’u ağırlıyor. İlk 8 şansı kalmamış olsa da, ilk 24 için 2 puanın yeterli olduğu bu durumda, maçın anlamı yalnızca puanla sınırlı değil. Bu karşılaşma, 3-4-2-1 formasyonuna adapte olmak, form grafiğini korumak, Kadıköy’de taraftarla yeniden bağ kurmak ve eksik bölgelere rağmen takımın vereceği reaksiyonu görmek açısından büyük önem taşıyor.

Transfer dönemine hızlı bir başlangıç yaparak iki stoper transferiyle umutları yeniden yeşerten Fenerbahçe, şimdi sahadaki tavrını değiştirmek zorunda. Genellikle kırılma anlarını kötü oynayan ve taraftarının mutluluğunu kursağında bırakan bir görüntüden uzaklaşıp, artık enerjiyi camiaya doğru yansıtan bir yapı oluşturmalı.

Özellikle Milan Škriniar transferi, Galatasaray’ın en çok ihtiyaç duyduğu anda rakibinin elinden alınarak uzun zamandır kaybedilen psikolojik üstünlüğün yeniden kazanılmasını sağladı. Bunun yanında, Avrupa’da rakibinin önünde bitirmek için de bu maçı kazanmak Fenerbahçe adına ekstra bir önem taşıyor. Sezon başında Osimhen transferinde “forvet aldık” diyerek rakibinin güçlenmesine kayıtsız kalan ve bu nedenle sezonu kaybetme noktasına gelen yönetim, bu kez hızlı bir reaksiyon göstererek müthiş bir işe imza attı. İşte Fenerbahçe bu! Böyle üst düzey oyuncular Türkiye’ye geliyorsa Fenerbahçe her zaman masada olmalı ve transferi sonuçlandırmalıdır.

Bu motivasyonla saha içi odağını arttıran Fenerbahçe tribünleri maça büyük bir coşku ile başlarken takım, savunmada genç Yusuf Ayçiçek ve sol kanat bek pozisyonunda, asıl mevkisi dışında oynayan Szymanski ile sahaya çıktı. Yeni taktik dizilimi olan 3-4-2-1 formasyonuyla sahaya yayılan takım, henüz ilk dakikalardan itibaren tribünlerin desteğiyle önde agresif bir baskı kurarak ve takım boyunu daha önce eleştirdiğimizin aksine doğru ayarlayarak maça başladı. Özellikle Szymanski, ona verilen yeni rolü oldukça iyi bir şekilde uygulayarak maça başladı ve pozisyonlar yarattı. Çizgiye basarak oynadığı bu rolde daha rahat görünüyor. Sol ayağını ortalar için etkili bir şekilde kullanması ve rolünün ağırlığının azalması, o mevkide Fenerbahçe için bir alternatif yaratılmış olabileceğini gösteriyor. Bu performansı, farklı pozisyonlarda da katkı verebileceğini kanıtlar nitelikteydi.

İlk 15 dakikada, sezonun en iyi Fenerbahçe takımını ve tribünlerini izledik. Mental anlamda yaşanan küçük bir iyileşmenin bile oyuna nasıl yansıdığını görmek, bu harika değişimin önemini anlamak için fazlasıyla yeterliydi.

İlk yarıda yakalanan fırsatlar ve tempolu oyun ne yazık ki skora yansımadı. Szymanski’ye yapılan faul sonrası Lyon’un 10 kişi kalması gerekiyordu, ama VAR hakeminin net bir kırmızı kartı vermemesi Fenerbahçe adına büyük bir haksızlık oldu. Oyunuyla ödülü hak eden Fenerbahçe, bu karar yüzünden avantajı eline alamadı. Avrupa’da bile böyle bir hakem yönetimi görmek gerçekten trajikomik. Maçtan önce Mourinho’ya İtalyan hakem Simone Sozza sorulduğunda, bu kadar kötü bir performansla karşılaşacağını sanırım o da tahmin etmiyordu.

İkinci yarıda oyun tamamen dengelendi ve Fenerbahçe’nin temposu belirgin şekilde düştü. Yüksek eforun ardından, maçın 70. dakikasından sonra Fenerbahçe son paslarda doğru kararları veremedi. Rakibin de 1 puanı yeterli görmesiyle maç 0-0 sona erdi.

Ancak bugünkü beklentim, skor ne olursa olsun, oyuncuların yeni sisteme ikna olduğunu ve bunu sahadaki mücadeleleriyle göstermeleriydi. Ayrıca, tribünlerin de yeniden ayağa kalkarak takıma destek vermesi en büyük temennilerimden biriydi.Bunların hepsini görmek 3 puan kazandırmasada gelecek için umut verici…