Trendyol Süper Lig'in 15. haftasında Fenerbahçe deplasmanda Beşiktaş’ı 3-1 yenerek liderliğini korudu.

Fenerbahçe son 5 sezonda kaybettiği derbi kazanma dürtüsünü iliklerine kadar geri kazandığı bir deplasmanı geride bıraktı. Öyleki Beşiktaş’a kendi sahasında pozisyon dahi vermeden, 3,96 gibi olağanüstü bir gol beklentisiyle maçı kazanarak, şampiyonluk yolunda kaybedilen özgüveni tamamiyle geri toparladı.

3-1'lik derbi galibiyetini Fenerbahçe üzerinden değil Beşiktaş üzerinden okunması gerektiğini düşünen bir çok taraftar olacaktır. Ama hatırlatmak gerekir ki Beşiktaş camiası başta Teknik Direktörü Rıza Çalımbay olmak üzere yaklaşık bir aydır bu maçı hedef alan söylemler ve eylemlerle sezonu kurtarma arayışındaydı. Nitekim yeni yönetimin de bu maç özelinde yoğun bir mesai harcadığını düşündüğümüzde, tribünde 40 bin taraftarıyla hırslı ve mücadele gücü yüksek bir takım çıkartmayı amaçladıklarına eminim. Beşiktaş takımı taraftarını arkasına alarak maça çok sert başladı. Bu motivasyonu anlayabiliyorum. Ancak Fenerbahçe aleyhine sertliğe bu kadar fazla tahammül gösteren rezil hakem yönetimini konuşmadan, Fenerbahçe oyuncularının KAPTAN Dzeko önderliğinde sahadaki olgun ve ne yaptığını bilen duruşlarının hakkını veremem. Ne kadar kalite farkı olsa da ev sahibinin yaptığı sayısız sarı kartlık müdahaleyi umursamayan bu HAKEM, saha içi mücadelede Beşiktaş oyuncularına sayısız kere maça ortak olma şansı verdi. Nitekim BJK kaptanı Necip Uysal’ın en az 4 sarı kartı hakem arkadaşımızın cebinde uyuyakaldı. Geçtiğimiz 5 sezondaki buna benzer uygulamaya maruz kalan bütün Fenerbahçe kadroları saha içinde sinerek sezonu ve derbileri ellerinden kaçırmıştı. Ancak bugün yıllar sonra bir derbiye ilk defa saha içinde gerçek bir liderle maça başladı Fenerbahçe…

Bosna Elması Edin Dzeko

1992 yılında henüz altı yaşındayken Bosna Savaşı tam ortasında çocukluğunu geçiren Edin Dzeko'nun kendi ağzından anlattığı o yıllara bakışına yer vermek istiyorum. Sahadaki bu yılmayan adamı anlamak için istatistiğe ihtiyacımız yok.

“Korku ve travmalarlarla dolu o günleri yaşayıp da savaştan etkilenmemiş bir Boşnak yoktur. Tanıdığımız birçok kişi orduya alınmıştı. Şehir her gün kuşatma altındaydı ve evimiz kullanılmaz hale gelmişti. Bütün ailem büyükannemin evine taşındık. 35 metre² bir evde 15 kişi yaşıyorduk. Yiyeceğimiz çok azdı. Bunu ancak yaşayan bilir. Çocukluğum öyle korku içinde geçti ki artık hiçbir şey beni KORKUTAMAZ!

Benim ve arkadaşlarımın bütün bu olup bitenlere rağmen hayata devam edebilme motivasyonunu oluşturan şey futboldu. Büyük bir tutkuyla futbola sarıldım. Ertesi gün hayatta olup olmayacağımızdan bile emin değildik. Emin olduğumuz tek şey antrenman yapmamız gerektiğiydi. Futbol o günlerde hayatta kalan insanların insan gibi hissetmesine yardımcı oluyordu…”

Fenerbahçe sahada asla geri adım atmayacak, liderliğin gerektirdiği anlarda sorumluluğu alacak bir kaptana sahip. Dün gece kimse bana 37 yaşındaki bu adamın sahada sadece santraforluk yaptığını söyleyemez. Dzeko her yerdeydi…