Giresunspor-Fenerbahçe maçının son düdüğü ile ligin fiilen bittiğini savunanların elbetteki Galatasaray-Başakşehir maçının sonucunu beklemek gibi mecburiyeti vardı. Sarı-Kırmızılılar kazanırsa konu kapanacak lig bitecekti azımsanmayacak bir kalabalığa göre. 

Bendeki kanaat de G.Saray kazanırsa işin %80 civarında biteceği yönündeydi. Öyle de oldu. Ahım şahım bir oyun vardı dersek, futbolun sahiciliğine ihanet etmiş oluruz. Başakşehir kapasitesinin çok altında, G.Saray kalitesinin epeyi gerisinde bir maç izletti bizlere. 

İlk 20 dakikadaki suret-i haktan baskı maçı tarif etmiyordu. Mücadele sonrasında Emre Belözoğlu’nun “G.Saray’ın önde yaptığı baskıyı kırdık, çıktığımızda da TAKİP ETMEYEN BASKI sebebiyle oyun kurabildik” cümleleri oyunun G.Saray açısından sorununu ortaya koyuyor. 

13.330 metre mesafe kat eden Torerira’nın 72. dakikaya kadar ruhunu teslim etmeyip nefes alabilmesi, ev sahibinin şansıydı. Sağ olsunlar, Emre hocanın tarifleyen iki oyuncu olarak Mertens ile Oliveira, takip etmeyen baskıyı yapamayan isimler oldular. İki oyuncunun haftalardır devam eden dikey düşüşü G.Saray’ın oyun kalitesini etkiliyor. 

O merkezden oyun çıkmayınca Kerem boşa çırpınıyor, Milo etkisiz kalıyor, Icardi “aşkımız olmak maksadıyla” bol bol geriye koşuyor. Bek katkılarının verimliliği oyun kalitesini belirliyor. Dün akşam o da hücum anlamında muhteşem sayılmazdı. 

Galatasaray’ı sezon başından beri bazen oyun, kimi zaman oyuncu, bazen değişiklikler, bazen rakiplerin zaafları taşıyordu. Okan hoca ve teknik heyet bu harmonizasyonda merkezde olsa da, “oyundan ziyade oyuncu kalitesinin puanlara taşıdığı bir takım” görüntüsündeydi sarı-kırmızılılar… Buna dün akşam tribün de eklendi. 

Futbol sahasını coşku, duygu, motivasyon, atmosfer türü elle tutulmaz ifadelerle tarif eden birisi değilim. Ancak dün akşam için esnetmem gerekiyor fikriyatımı. G.Saray’ı puana seyirci taşıdı. Her yerde oyunun içinde olan tribünler futbolcular için itici güç oldu.  “Ülkenin giriş çıkışı en zor stadına” o eziyetleri çekerek ulaşıp, bir de 90 dakika takımının yanında hançere patlatan seyirciye bu üç puanın en az 1.5’unu yazmak gerekiyor. 

Oyun kalitesinin çok da umursanmayacağı, çotanakların aldığı skorun ürettiği sorumluluk ama aynı zamanda coşkunun tebarüz edeceği bir maç izleyecektik; öyle de oldu. 

Bu saatten sonra oyun değil skor, taktik değil gol, kondisyon değil netice önemli G.Saray için. 

Ve bir de yeni sezon planlaması… Büyük olasılıkla şampiyonluk ipini göğüsleyeceği düşünülen G.Saray için yeni sezonda Şampiyonlar Ligi ön elemeleri, yapılacak transferler, oyuncu ihracatı gibi değerli konular masada. 4 Haziran’da oynanması öngörülen F.Bahçe maçı ve resmi şampiyonluk kutlamasının uzun sürmesi takımın yararına olmayabilir. 

Çünkü yeni sezon takvimine göre kaç kişiyle olursa olsun 26 Haziran Pazartesi günü Florya’da gong çalmalı…