Geçtiğimiz sezonun neredeyse tamamını domine etti Galatasaray. Kafa kafaya götürdüğü ezeli rakibi Fenerbahçe ile ligin son haftasında karşı karşıya geldi. Fakat bir hafta öncesinden başkent Ankara’da 4-1’lik rahat bir skorla 2022 – 2023 sezonu şampiyonluğunu erkenden ilan etmişti.
Şampiyon olduktan hemen dakikalar sonrasında Galatasaray’ın resmi sosyal medya hesaplarından Galatasaray’ın sportif vizyonunu işaret eden Şampiyonlar Ligi paylaşımı geldi. Bu paylaşımla kalmadı Galatasaray. Çok kısa sürede transfer politikasını da bu yönde yönetmeye çalıştı Galatasaray yönetimi. Çalıştı dedim, çünkü transferlerden ne kadar verim alınabildi soru işareti. Takıma alınan merkez oyuncuları oldu ama dinamo Torreira yanında oynayan stoper oyuncusu Kaan Ayhan. Ek olarak, Sol bek Angelino’yu bir türlü takıma kazandıramamak ve net 11 oluşturamamak… Takımı net şekilde tanımlamak bence hala zor. Aşağısı bile değişken ama üst tarafta fazlasıyla değişkenlik gösteriyor. Bir kadro diğer maçın kadrosunu tutmuyor. Sanırsam buradan tek kazanım Davinson Sanchez oldu ama öte yandan 15-20 milyon euro civarı satabileceğin oyuncuyu -Nelsson- gözden çıkarmış oldun. Şimdi kaç milyona satabileceksin, o da soru işareti…
DEVLER SAHNESİ
Kuraların çekildiği gün, yani Şampiyonlar Ligi A torbasına girdiğimiz vakit, herkesin gözlerindeki korku belli oluyordu. Grupta Alman devi Bayern Münih, İngiltere’nin kırmızı şeytanları, Manchester şehrinin kırmızı tarafı yani Manchester United ve üstün teknolojili Danimarka temsilcisi Kopenhag. Bu kuradan gözümüze kestirdiğimiz tek rakip Kopenhag’tı. Senaryonun sonunu bilmediğimizi varsayarsak makul bir düşünceydi… Old Trafford çimlerinde gelen olağanüstü galibiyet, sonrasında Bayern Münih’e karşı oynanan 2 maçta da belirli periyotlardaki muazzam oyun bizleri fazlasıyla moda sokmuştu. Fakat üstün Danimarka teknolojisine karşı Rams Park’ta çok üretim yapmamıza rağmen sonucu bir türlü alamayan ve kaderi belirleyen son maçta istenilen oyunu sahaya yansıtamayan bir Galatasaray vardı. Parken Stadı'ndaki maçta etkisiz set hücumları ve bu doğrultuda sürekli kenarlardan şişirilen toplar... Hepimizin bildiği şey: Galatasaray’ın oyun şablonundaki en güçlü silahı kesinlikle baskı modeli. Yani Galatasaray karşısında ne kadar çok oynama iştahı olan bir takım olursa, o kadar başarılı olma ihtimali var. Aslında tamamen doğru orantı meselesi… Kopenhag takımı ise bunu iyi görmüş olmalı ki topu Galatasaray’a bırakarak çok doğru ve kompakt şekilde yerleşim yaptı. Temsilcimizin kenarlara gitmesine aslında biraz da onlar izin verdi. Kopenhag çalıştırıcısından gelen bu direktif, planın bir parçasıydı. Ek olarak, ligimizin temposu gereği oyuncularımızın fiziksel reaksiyonları da buna göre şekillendi. Buna paralel olarak, fiziksel yetersizlikten dolayı maçın bazı bölümlerinden kopmak kaçınılmaz olacaktı Galatasaray adına.
İYİ Mİ? KÖTÜ MÜ?
Avrupa arenasına merhaba demek, Şampiyonlar Ligi gruplarını üçüncü bitirmek iyi mi, kötü mü? Bence bu sorunun cevabı oluşan tabloya nereden baktığınızla ilişkili. Oynanan maçlara bakıldığında kaçan puan ve puanlar vardı. Dolayısıyla "burayı hak etmedik, tur atlayan taraf biz olmalıydık" diyenlere hak veriyorum. Öte yandan, "Kopenhag böyle etkili oynamışken, Bayern deplasmanından puan almışken becerisizliğimiz sonucunda burayı hak ettik" diyenlere de saygı duyarım. İşin bu tarafı bence biraz göreceli.
ORTA ŞEKER KURA!
18 Aralık itibariyle çekilen kura sonucunda Galatasaray’ın play-off rakibi Çekya ekiplerinden Sparta Prag oldu. Herkesin yüksekten uçtuğu gibi çok yüksekten uçmuyorum çünkü Sparta Prag evinde fazlasıyla dominant performans sergileyen bir takım. Öte yandan, istikrarlı bir sisteme de sahipler, çalıştırıcısı da Danimarkalı Brian Priske. Danimarka dinamiklerine hâkim çünkü Kopenhag’ta yardımcı antrenör olarak geçirdiği kısa bir dönem var kariyerinde. Galatasaray cephesinden bakıldığında elbette kağıt üzerinde kolay bir kura. Ek olarak yukarıda bahsettiğim iç sahadaki dominasyonları ve oyun iştahları, bizim dezavantajdan avantaja çevirebileceğimiz bir durum olabilir. Galatasaray’ın oyun modeli baskı üzerine kuruluysa, Sparta Prag da kendi evinde kendi oyununu oynamak isteyecek doğal olarak. Böyle bir senaryoda burayı rahat geçmemiz mümkün. Ama bu yolun devamını ara transfer döneminde ‘yapılmış’ olan sol bek ve orta saha transferi belirler. Ek olarak, bu süreçte 2 tane oynanacak olan kritik maç var. Bir tanesi Kadıköy’de oynanacak olan derbi, bir diğeri ise Arabistan’daki Süper Kupa maçı. Devamında akan fikstürü de katınca, nasıl bir psikoloji ile Avrupa maçına çıkılacağı da önemli bir faktör diye eklemek isterim.