Beşiktaş öncelikle bir karar vermeli.

Bu sezon bir hedef belirleyip ona mı yürüyecek? Yoksa gelecek sezonu düşünüp, şimdiden planlamaya mı başlayacak?
Puan tablosuna ve kadro kalitesine baktığımızda aslında mantıklı olan yeni bir yapılanmanın temelini atmanın tam da zamanı.
İşe yaramayanlardan kurtulmak, mevcut kadrodan faydalanabilecekleri görmek ve en önemlisi genç potansiyelleri kazanmak adına kocaman bir yarım sezonu var Beşiktaş'ın.

Oysa belli ki Rıza Çalımbay bu fikirde değil.
İddiası kalmamış bir Avrupa maçında sadece 1 genç oyuncuyu sahaya sürmesi bunun kanıtı olsa gerek.
Aslında Türk futbol iklimine baktığımızda, hocanın mantığını anlayabiliyorum.
Her mağlubiyetin hoca koltuğunu kolayca sallayabildiği büyük takım ortamında Çalımbay'ın, elindeki en garanti ve en tecrübeli takımı sahaya sürmesi kendisi açısından doğru olabilir. Neticede Lugano'dan alınacak kötü sonuç, kendisine yönelik eleştirileri daha da arttıracaktı. Ancak Çalımbay'ın izlediği bu yol Beşiktaş'a uygun mu, bundan pek emin değilim.

Oysa uzun vadede, Lugano deplasmanından alınan galibiyet mi daha değerli yoksa Semih, Demir Ege, Aytuğ gibi gençlerin  Avrupa maçı tecrübesi edinmesi mi sorusunun cevabı belli.
Üstelik bu çocukların galibiyet getirebilecek potansiyeli olduğu da aşikar.
Beşiktaş'ın acilen kararını vermesi lazım. Bu sezon mu? Gelecek sezonlar mı?

HALİL UMUT MELER VE GÜNÜ YAŞAMAK!

Hakem Halil Umut Meler'in başına gelenler malumunuz. Kendisine büyük geçmiş olsun.
Sonrasında yaşananlar ise Türk futbolunun neden bu halde olduğunun adeta göstergesi.
Tamamiyle anı yaşamak üzerine kurulu bu futbol sistemsizliğinin neticesinde o gece herkes üzerine düşen görevi yaptı.

Yıllardır hakemlere düdük astırmaya çalışan yöneticiler, ekranlarda her hafta meslektaşlarını acımasızca doğrayan hakem yorumcuları, etkileşim almak için daha hakem tayin edildiği anda tweet atan gazeteciler, hepsi bir gecede hakem savunucusu oldu.

Aynı saatlerde Hakem Ali Palabıyık'a ''sen bilerek mi böyle yönetiyorsun'' diyen TFF Başkanı Büyükekşi de mikrofonlar önünde ''yeter'' diye bağırıyordu.

Kameralar acile koştu, hastane koridorları doldu taştı, Halil Umut Meler memleketinde kahraman gibi karşılandı.

Peki şimdi ne olacak? Ne hakem standartını iyileştirmek için eğitim müfredatında değişiklik olacak, ne hakemler daha iyi maç yönetecek ne de hakem üzerindeki baskı azalacak.

Ocak 2024'te hiçbirşey olmamış gibi hakem konuşmaya devam edeceğiz.
Unutmayın Türk futbolunda ne dün vardır ne yarın. Aslolan sadece bugündür.