SADECE FİZİKLE LİGİ KAZANMAK! Beşiktaş'ın üst üste kazandığı maçlarda en çok dikkat çeken olgu, takımın fizik gücüydü. Rakiplerini adeta döverek yenen takım elbette göze hoş geliyordu ancak Süper Lig'in sadece bu şekilde kazanılamayacağı da aşikardı. Bu yüzden de Valerien Ismael'in diğer planını merakla bekliyordum. Elbette fizik kondisyon, koşu mesafesi modern futbolun artık temel unsurları. Ancak her maç tempo yapıp, her maç fiziken rakibi ezmek, futbolun doğal akışına göre pek de mümkün olmayan bir şey. Neticesinde futbol iki takımla oynanan bir oyun ve rakibin de yaptığı planlar, aldığı önlemler var. Üstelik Beşiktaş çok karmaşık bir saha içi organizasyonuyla oynamıyor. Yani mevcut oyuna önlem almak çok zor değil. Nitekim Başakşehir'den sonra İstanbulspor da bunu yapmayı başardı. Nasıl yaptılar, anlatalım. MAZERETİ OLMAYAN PUAN KAYBI! İstanbulspor maçı, bu sezon rakibin ciddi bir plan yapıp, Beşiktaş'ın karşısına çıktığı 2'nci maçtı. Başakşehir'in siyah beyazlıların en önemli silahı olan hücum presini kırma fikri, belli ki İstanbulspor'a da ilham vermişti. Osman Zeki Korkmaz, maç öncesi yayıncı kuruluşa yaptığı açıklamada, ''Beşiktaş'ın presine sadece savunma yaparak dayanamazsınız, biz onları koşturarak, kalemizden uzak tutmaya çalışacağız'' demişti. İstanbulspor mütevazi kadrosuyla dediğini yaptı. Zeki Korkmaz'ın takımı savunmayı çok önde kurup, Beşiktaş'ın da geriden oyun kurmasını engelleyince, top İstanbulspor ceza sahasına gelmemeye başladı ve böylece siyah beyazlıların meşhur ön alan presi de kırılmış oldu. Taktik basitti. ''Top ceza sahamıza gelmezse, Beşiktaş ön alan presi yapamaz'' Peki Beşiktaş'ın bu plana karşı bir hamlesi var mıydı? Ne yazık ki yoktu. Siyah beyazlıların attığı 2 gol de organize değildi. İlk golde Nkoudou endirekt vuruşta kaleye şut çekip, şansının da yardımıyla topu ağlarla buluşturmuş, ikinci golde de Masuaku'nın bireysel çabasıyla skor tabelası değişmişti. Özetle Beşiktaş rakibin kendisiyle ilgili aldığı önleme karşılık verememiş, sahaya bir B planı koymamıştı. Elbette 9 tane yerliyle oynayan İstanbulspor'un topa yüzde 50 sahip olmasının ya da Beşiktaş'la aynı sayıda şut (8) çekmesinin sebebi sadece Ismael'in B planı olmaması değildi. Beşiktaşlı oyuncular hem kendi koşu standardının çok daha altında performans sergiledi hem de çok sayıda bireysel hata yaptı. Tüm bu kötü tabloya yanlış Tayyip Talha-Welinton değişikliği de eklenince, Beşiktaş hem oyunu hem de galibiyeti kaybetti. ERSİN DESTANOĞLU Belli ki Ersin'in kafası karışmış durumda. Sadece yediği goller değil, maç içerisindeki duruşu da bunu gösteriyor. Genç bir oyuncuyu, sezon içerisinde sözleşme konusuyla muhattap etmek, bu tip sorunlara sebep olabilir. O yüzden işin bu noktaya gelmesinde oyuncu kadar yönetimin de payı var. Ancak kalesine 15 şut çekilen bir takım bunların 10 tanesini yiyorsa, fatura sadece tek bir yere kesilmez. Son 5 maçta 5 isabetli şut ve yenilen de 5 gol var. Bunların 3'ünü de Emre Bilgin yedi. Dolayısıyla ortada teknik bir sorun var. Kaleci departmanı bu genç kalecilerin seviyesini neden yukarı çekemiyor? Ya da Mert Günok neden hala hazır değil? Bunlar sorulması gereken sorular. Büyük takımın kötü oynama hakkı vardır. Böyle maçlarda 3 puanı genelde kaleci performansı getirir. Beşiktaş şu haftaya kadar neredeyse sıfır kaleci performansıyla geldi. Ancak bundan sonrası artık böyle gitmez. Acil önlem şart. JORGE JESUS EFEKTİ! Fenerbahçe, Alanyaspor karşısında sadece sezonun değil, kendi 4-5 yıllık geçmişinin de en iyi oyunlarından birini oynadı. Bunda elbette Jorge Jesus'un uyguladığı rotasyon modelinin etkisi büyük. Memleket futbolunda, Avrupa dönüşünde puan kaybetmek, çok uzun yıllardır şahit olduğumuz bir durum, bir Süper Lig geleneği olmuş vaziyette. Fenerbahçe'nin Rennes dönüşü, sanki bu maç hiç oynanmamışçasına iştahlı ve güçlü olmasının sebebi elbette Portekizli hocanın sezon başından beri yaptığı rotasyon. Her maç 6-7 oyuncusunu değiştiren Jorge Jesus bu sayede ilk 11'de oynayabilecek 20'ye yakın oyuncu elde etmiş durumda. Alanyaspor maçındaki fizik kalitenin sırrı tam da bu. OYUN BECERİSİ VE FARIOLI! Her maçta rotasyona gitse de, zaman zaman arkayı 3'lü ve 4'lü olarak kurgulasa da Jesus'un vazgeçmediği tek şey ön alan presi. Arao ve Crespo sahada olduğu zaman sarı lacivertliler bu baskıyı en üst düzeyde uygulayabiliyor. Bu tip bir oyunda Fenerbahçe'yle başa çıkmanın tek yolu, topu oyalanmadan, hızlı bir şekilde hücum oyuncularıyla buluşturabilmek. Alanyaspor'un oyun stratejisi ise bu gerekliliğin tam tersi olarak kurgulanmış durumda. Farioli neredeyse takıntılı bir biçimde savunmada çok pas yaparak, oyunu kurmaya çalışıyor. Fenerbahçe'nin ön alan presi kuvvetli, baskıcı oyunu karşısında Farioli'den farklı bir strateji bekleyenler ise yine yanıldı. İtalyan hoca, Kadıköy'de de klasik oyununu sahaya koyunca, Fenerbahçe rakibini adeta sürklase etti. Alanyaspor'un savunmadaki pas alışverişi sırasında, sarı lacivertli oyuncular kaptıkları toplarla 2 gol bulup, 1 de penaltı kazandılar. Fenerbahçe sahada o kadar büyük bir üstünlük kurdu ki, ligin en çok topla oynayan takımı Alanyaspor ilk kez topu rakibine bu kadar verdi (%60 Fenerbahçe - %40 Alanyaspor) Fenerbahçe adına maçtaki 2'nci önemli kazanç ise, Alanyaspor'a çok fazla pozisyon vermemesiydi. 90 dakika sona erdiğinde sarı lacivertliler rakibinin ceza sahasında 43 kez topla buluşurken, Alanyaspor sadece 11 kez Fenerbahçe ceza sahasına girebilmişti. Fenerbahçe'nin galibiyetini gösterişli kılan şey de buydu. Sarı lacivertliler bu maçta rakibini sadece skor anlamında değil, taktiksel olarak da mağlup etti. KAZANAN HAKLIDIR! Önce şunu bir söyleyelim. Bu ligin artık 4 büyükler haricinde güçlü takımları da var. Başakşehir'i, Konya'yı, Demirspor'u içeride, dışarıda yenmek öyle kolay iş değil. Buna rağmen Okan Buruk'un takımını klasik orta saha dizilişiyle sahaya sürmesi enteresandı. Bu bir özgüven hamlesi olabilir. Ancak şöyle bir gerçek var ki, Torreira, Oliveira, Mertens üçlüsünün hücum gücü ne kadar yüksek ise, savunma kısmı o kadar sorunlu. Nitekim ilk dakikada gelen gole rağmen, özellikle ilk yarıda oyunun hücum kısmını alan taraf Konyaspor oldu. 45 dakika sona erdiğinde Galatasaray rakibinden yüzde 10 daha fazla topa sahip olmuştu ama Konyaspor, sarı kırmızılı kaleye tam 12 şut çekmişti. İkinci yarıda da tablo çok fazla değişmedi. Galatasaray topa sahip olsa da bir türlü rakip kaleyi abluka altına alıp, baskılayamadı. Bu tabloya Emin Bayram ve Nelsson'un uyumsuzlukları da eklenince, Galatasaray bir türlü gönül rahatlığıyla hücum edemedi. Okan Buruk, Icardi ve Yusuf Demir'i oyuna alıp, etkili olmaya çalışsa da Konyasporlu oyuncuların artık ezbere yapabildiği kusursuz savunma aksiyonu, sarı kırmızılıların net pozisyona girmesini engelledi. Kilitlenen oyunun açılması için ekstra bir şeyler olması gerekiyordu, onu da oyuna giren Dubois yaptı. MAÇIN KIRILMA ANI: DUBOIS DEĞİŞİKLİĞİ Galatasaray'ın bu sezon en çok aksayan bölgelerinden biri sol bek mevkii. Van Aanholt'un kariyerine saygı duymakla beraber, sahadaki oyununun asla Galatasaray seviyesinde olmadığını düşünüyorum. Konyaspor maçında yaptığı 8 top kaybı bir yana, hücum aksiyonlarında bir türlü isabet sağlayamaması, Galatasaray'ın adeta tek kanatla oynamasına sebep oldu. Kariyerindeki maçların yüzde 90'ını sağ bek oynayan Dubois'nın oyuna girdikten sonra yaptığı katkı, Hollandalı beke ders olacak nitelikteydi. ORTA SAHA KURGUSU! Galatasaray ısrarla Torreira, Oliveira, Mertens üçlüsüyle orta sahayı tutmaya çalışıyor. Oyun içerisinde Oliveira ve Mertens'in forvet arkasına kaymasıyla, Torreira o bölgede tek başına kalıyor. Bu taktik zayıf takımlara karşı uygulanabilir. Ancak orta sahayı tutmayı beceren, savunma kurgusunu bilen rakiplere karşı bu 3'lünün işi zor. Okan Buruk, ilerleyen maçlarda Midtsjo'yü orta sahaya monte edip, Mertens'e kanatta şans verirse, hiç şaşırmam. Fırat Günayer