Başarılı spor yorumcusu Fırat Günayer, Süper Lig'de 6. haftanın maçlarını Spor Depor için değerlendirdi. BAŞAKŞEHİR'İ YENMEK! Beşiktaş ligin en organize takımlarından birine karşı, kendi klasik şablonuyla maça çıktı. Çok sert ön alan presi yapıp, kenar toplarla etkili olmak isteyen siyah beyazlılar, Başakşehir'in rakip analiz konusundaki ustalığını pek de önemsememiş gibiydi. Emre Belözoğlu, kendi ceza sahası çevresine koyduğu 6 oyuncusu ve onların yaptığı yoğun pas trafiğiyle, Beşiktaş'ın klasik ön alan baskısını kırmayı başardı. Biglia önderliğinde 90 dakikada tek bir hata yapan Başakşehir, pas istasyonunu o kadar başarılı yaptı ki, dakikalar 38'i gösterdiğinde pres canavarı Weghorst topla sadece 3 kez buluşabilmişti. Başakşehir'in 2.planı ise Beşiktaş'a rahat kenar orta yaptırmamaktı. Emre Belözoğlu sol önde Mounir, sağ önde Traore'yi kullanarak, siyah beyazlıların 2 hücumcu bekinin çıkmasını engelledi. Bu plan ilk yarıda öyle bir tuttu ki, Başakşehir hem topla oynama da hem isabetli pas istatistiklerinde Beşiktaş'ın neredeyse 2 katı daha yukarıdaydı. 2.yarıda fiziken düşmesi beklenen Beşiktaş'ın rakibini kendi sahasına hapsetmesi ise siyah beyazlılar adına umut vericiydi. Beşiktaşlı oyuncular özellikle 60'tan sonra Başakşehir'i gerek kenar ortalar, gerek dönen toplarla boğmaya başladı. Tam da o dakikalarda bireysel hatadan yenen gol ise maçın sonucunu belirledi. ATAMAYIP, YERSEN! Bu kadar iyi organize olmuş bir takıma karşı Beşiktaş'ın 3 tane net, 1 tane de tartışmalı penaltı pozisyonu vardı. Başakşehir gibi hiç gol yememiş bir takıma karşı girilen pozisyon sayısı bundan fazla olmaz zaten. Buna karşılık rakibin maç boyunca çektiği isabetli şut sayısı 1 ve bu da gol oldu. Futbolun klasik cümlesidir, atanın ve tutanın iyi olacak. NKoudou maçın atamayanı, Emre Bilgin ise tutamayanıydı. Elbette pozisyon Necip Uysal'ın hatasıyla başladı, bunu göz ardı etmiyorum ama Beşiktaş kalecisi de arada maç kurtaracak işleri yapmalı diye düşünüyorum. HALİL UMUT MELER Penaltı pozisyonuyla ilgili hakem yorumcularının bir çoğu, kararın doğru olduğunu ifade etti. Ben de maç esnasında pozisyonu penaltı diye yorumlasam da, bu kadar hakem yorumcusu ''vücuttan destek eline sekiyor'' diyorsa, çok da itiraz etmeyeceğim. Benim itirazım hakemin, hocalara yönelik çifte standardıyla ilgili. Halil Umut Meler'e tavsiyem, Valerien Ismael ve Emre Belözoğlu'nun maç esnasındaki tepkilerini bir kez daha izlemesi yönünde. Bu çifte standartta, elbette 4. hakemin işine geleni görüp, işine geleni görmemesinin de payı büyük. Ben hoca reaksiyonlarının futbolun doğasında var olduğunu düşünenlerdenim. O yüzden de sorum, Emre Belözoğlu neden kart görmedi değil, Valerien Ismael neden kart gördü? GALATASARAY EN İYİ OYUNUNU OYNADI! Kasımpaşa ve Galatasaray özellikle ilk yarıda çok keyifli ama modern futbolun gerçeklerinden uzak bir maç izletti bizlere. 2 takım orta sahaları boş bırakarak, tabiri caizse maçı bir o kalede bir diğer kalede oynadı. Kasımpaşa planını, savunmayı kalabalık tutup, uzun toplarla rakip kaleye gitmek üzerine kurgulamıştı. Lacivert beyazlılar değil orta saha organizasyonu, pas trafiği bile yapmadan gol bulmaya çalıştı. Nitekim ilk yarı sona erdiğinde Kasımpaşa'nın pas isabet oranı yüzde 50 civarındaydı ki, bu 2 pastan bir tanesinin rakibe gittiğini gösteren çarpıcı bir istatistikti. Galatasaray'ın orta sahayı boşaltmasının sebebi biraz rakibin oyunu ama çokça iştahıydı. Sarı kırmızılılar ikinci bölgede sadece Torreira'yı bırakıp, 2 stoper ve 1 beki dışında, tüm oyuncularıyla hücum etti. Maçın büyük kısmında Galatasaray'ın 7 oyuncusunu rakip ceza sahasının çevresinde gördük. Usta ayakların da etkisiyle pas isabet oranı yüksek olunca, sarı kırmızılar sezonun en iyi hücum performanslarından birini sergiledi. 5 maçtır gol atmakta zorlanan Galatasaray'ın sadece bu maçta rakip ceza sahasına 39 kez girmesi, Okan Buruk'un hücum planı açısından önemliydi. E tabi bu kadar önde oynayınca, arkada zaafiyet yaşanması normaldi. Kasımpaşa'nın becerikli ayakları, zaman zaman çok da olgun atak yapmadan, golle burun buruna geldiler. Bunda hem Emin - Nelson ikilisinin henüz birbirine uyum sağlamaması, hem de sarı kırmızılıların çok önde beklemesinin payı vardı. Neticesinde her hafta daha çok gelişen bir Galatasaray oyunu izliyoruz. Sezon başında yaşanan organizasyon problemi ve kadro zaafına rağmen 6 maçta 13 puan toplamak büyük iş. Üstelik henüz Icardi ve Mata sahaya çıkmadı. KEREM AKTÜRKOĞLU Geçen sezon Galatasaray'ın en iyisi olup, sarı kırmızıların Avrupa macerasında ciddi bir rol oynayınca, elbette ondan beklenti artmıştı. Bu kadar büyük paraların döndüğü, bu kadar profesyonel bir dünyada, bu tip yıldız adaylarının vasat oynama hakkı pek yoktur. Beklentinin büyük olduğu yerde, eleştiri sert olur. Transfer döneminde yaşadığı hayal kırıklığı, Okan Buruk'un sistemi derken, Kerem Aktürkoğlu gol - asist üretmeden bu maça kadar gelmişti. Kasımpaşa maçı aslında ona neden bu kadar tepki gösterildiğinin özeti gibiydi. Attığı golde yaptığı özel vuruş, adam geçme becerisi ve hücum gücüyle, farklı bir yetenek olduğunu bir kez daha gösterdi. Kerem Aktürkoğlu oyun görüşünü biraz daha yukarı çekerse, çok istediği Avrupa hedefine rahat bir şekilde ulaşır. Üstelik bu sezon takımda ona bu gelişimi sağlayabilecek çok önemli takım arkadaşları var. Galatasaray'ın ilk golünde tek dokunuşla topu Yunus Akgün'e gönderen Torreira gibi. TRABZONSPOR'UN FABRİKA AYARLARINA DÖNMESİ LAZIM! Son 7 resmi maçta sadece 1 galibiyet alan Trabzonspor'da saha içi sorunların sayısı bir hayli artmış gözüküyor. Sezon başındaki bocalamayı ''uyum sorunu ve yeni bir oyun felsefesinin oturması'' şeklinde yorumlayanlar bir hayli fazlaydı. Açıkçası ben de bu iyimser bakış açısına sahip olanlardandım. Ancak bugün ki tabloya baktığımızda işin pek de öyle olmadığını görüyoruz. Abdullah Avcı takımlarının 1 numaralı özelliği iyi savunma yapmalarıdır. Hatta bu savunma oyunu mevzusu Avcı'nın kariyeri boyunca en çok eleştiri aldığı noktadır. Geçen sezon ki şampiyonluğun da temelini oluşturan bu savunma becerisi bu sene tamamen kaybolmuş durumda. Hatlar arasında büyük kopukluklar olduğu gibi çok da ciddi bir konsantrasyon kaybı var. Tüm bu karamsar tabloya bireysel formsuzluklar da eklenince, Trabzonspor'da çarklar tamamen durmuş vaziyette. Hücum hattın ne kadar iyi olursa olsun, takım savunmasında iyi değilsen, sıkıntı yaşarsın. Adana Demirspor maç boyunca Trabzonspor kalesine tam 18 tane şut çekti. Üstelik lacivert beyazlıların direkten dönen 1 topu, sayılması gereken ama sayılmayan da bir golü vardı. Yani Ferencvaros maçında olduğu gibi rakip Trabzonspor ceza sahasına çok rahat bir şekilde girebildi. Öncelikle Abdullah Avcı'nın acilen takım savunmasını ön plana alan bir kadroyla sahaya çıkması lazım. 1. ve 2. bölgeyi sağlamlaştırdıktan sonra oyun kurgusuyla ilgili değişikliklere gidebilir ama önce savunma! UĞURCAN ÇAKIR Geçen sezonki şampiyonluğun bana göre başrolünde Uğurcan vardı. Trabzonspor'un kesin puan kaybetti dediğimiz maçlarda, kalesini öyle bir kapadı ki, bordo mavililer onun sayesinde bir çok mucizevi puan aldı. Bu sene o da takıma uymuş durumda. Belki hatalı gol, kötü gol yemiyor ama onun sıradan bir kaleci gibi oynaması bile, Trabzonspor açısından büyük bir handikap. milli kalecinin bir an önce toparlanıp, eski seviyesine dönmesi şart. Fırat Günayer