Fırat Günayer, Milli Takım ve Stefan Kuntz hakkında yazdı. MİLLİ TAKIM ÇALIŞTIRMAK! Milli takım hocasının sistem kurmak, genç oyuncu keşfetmek gibi görevleri yoktur. Neticesinde futbolcularla geçirdiği vakit de çok sınırlıdır. Kulüp hocaları, oyuncularıyla senede ortalama 50'den fazla maça çıkarken, milli takım teknik direktörünün aynı oyuncuları görme sıklığı çoğu zaman yılda 5 maçı geçmez. O yüzden iyi bir milli takım için, iyi bir hoca kadar, iyi bir futbol sistemi gerekmektedir. Kaliteli futbol antrenörleri, düzgün çim sahalar, bütçe ayrılan altyapılar ve iyi bir futbol eğitimi olmadan güçlü bir milli takım oluşturmak pek de kolay değildir. Milli takım teknik direktörünün ilk ve en önemli vazifesi doğru kadroyu seçmektir. Farklı takımlarda, farklı hocalar tarafından çalıştırılan, farklı sistemlerde oynayan dev bir oyuncu havuzu içerisinden doğru isimleri seçmek, bu görevin en kritik kısmıdır. Milli takım hocasının iyi bir seçici olmasının yanı sıra, kısa vadede pratik çözümler bulabilecek, maça göre planlar yapabilecek bir isim olması gerekmektedir. Bu tarife baktığımız zaman, milli takım hocasının o ülkenin futboluna ve futbolcusuna ciddi şekilde hakim olması gerektiğini görebiliyoruz. Bunun dışında, yine o ülkenin en iyi oyuncularıyla muhatap olacağı için aynı zamanda tecrübe sahibi olması da oldukça kritik. Ve elbette rakip analiz ekibinin becerisi de bu işin önemli bir parçası. Tüm bu özellikleri taşıyan bir teknik adam bulsak da, aslolan elbette doğru bir futbol sisteminin inşasıdır. Sistemin olmadığı yerde isimler sadece gelip geçici olacaktır. STEFAN KUNTZ Stefan Kuntz oldukça başarılı bir futbolculuk yaşamı sonrası, kariyerini hocalık üzerine inşa etmeye çalışmış ancak bunda pek de başarılı olamamış bir isim. İlk teknik direktörlük deneyimini 23 yıl önce yaşayan Alman hoca 2'inci ve 3'üncü liglerde takımlar yönetmiş ancak istediklerini bir türlü başaramamış. Öyle ki 2005 ile 2015 arasında sahadan tamamen çekilen Kuntz, Bochum ve Koblenz'de sportif direktörlük işine soyunmuş, en sonunda da K'lautern'de yönetim kurulu başkanlığı yapmış. Bu yıllar Kuntz'un kulüp yönetme işinde tecrübelendiği dönemler. Sonrasında Alman futbol liginin yönetim kuruluna geçiş ve en nihayetinde oturmuş sistemiyle meşhur Alman Ümit Milli Takım teknik direktörlüğü. Elbette tüm bu harcadığı mesai ve özellikle Almanya U-21'le elde ettiği başarılar küçümsenecek işler değil. Ancak orada kişilerden çok sistemin ön planda olduğu gerçeğini de unutmamak gerekli. Örneğin Bayern Münih bir sonraki dönem kulübün başına CEO olarak kimin geçeceğini şimdiden belirlemiş durumda. Yani orada çok doğru işleyen bir sistem var ve gelen kişiler, o sistemin sağlıklı bir şekilde sürmesini sağlıyor. Kuntz buraya bir sistem kurmak için getirildiyse, bunu tartışabiliriz. Ancak memleket futbolunun sportif başarı üzerine kurgulandığını da unutmamak gerekiyor. Kuntz bu iklimde bir sistem inşa edecekse, futbol anlamında bir ışık verip, en azından ortalama saha sonuçları almak zorunda. Futbola harcadıkları para bizim yüzde birimiz olan Lüksemburg ve Faroe Adaları'na karşı, bu şekilde bir oyun sergilersek, değil Kuntz, Guardiola olsa yine tartışılır. SUÇLU MEDYA Lüksemburg'la berabere kalıp, Faroe Adaları'na yenildikten sonra herkesin Kuntz'dan beklentisi, sahadaki sorunlarla ilgili tatminkar bir açıklama yapmasıydı. Oysa hem Kuntz'un hem de A Milli Takım'dan sorumlu yönetici Hamit Altıntop'un söylemleri ağırlıklı olarak saha dışıydı. Kuntz, yorumcuların kendisiyle ilgili yaptığı açıklamalara değinirken, Hamit Altıntop medya oyunlarından bahsetti. Biz aslında bu tavırlara çok alışık bir jenerasyonuz. Memlekette 'yapamadım' cümlesini kullanmak bir eziklik olarak görüldüğü için kimse başarısız olduğunu kabul etmiyor. Dolayısıyla meslek hayatımız, giden teknik direktörlerin yaptığı "arkamdan iş çevrildi, bana kumpas yapıldı, beni yediler" açıklamalarıyla geçti. Ancak bu tavrı Almanya'da yetişmiş iki spor adamından görmek elbette büyük hayal kırıklığı. Hamit Altıntop'un masaya yumruğunu vurarak, medyaya ayar vermesi tam bir Türk futbol manzarasıydı. Real Madrid, Bayern Münih, Galatasaray görmüş Altıntop'un federasyonda görev yapmasını çok doğru bir hamle olarak yorumlamıştık. Alman futbol sistemi içerisinde yetişmiş, büyük takımlarda oynamış Hamit Altıntop tecrübelerini bize aktarır ve sistem kurmaya doğru ilk adımı atarız diye düşünmüştük. Faroe Adaları sonrası gördüğümüz tablo, tam anlamıyla "ben de sizden biriyim" mesajı içeriyordu. Masaya yumruk vurarak "30 yıl önceki medya oyunlarını" bırakın mesajı umarım tüm gazetecilere ders olmuştur. Sanıyorum bu tavır sonrası savunmada Mehmet Demirkol kademeye daha iyi girer, Güntekin Onay kafa toplarında daha dikkatli olur, Serdar Ali Çelikler de pas organizasyonunu iyi yapar ve en azından Faroe Adaları seviyesindeki takımlara karşı daha pozitif bir oyun sergileriz. Elbette medya dört dörtlük, herkes harika iddiasında değiliz. Ancak sportif başarı anlamında dökülen futbolumuzun, ekonomik olarak çok kötü yönetilen kulüplerimizin, olmayan altyapı sahalarının faturasını da gazetecilere kesmek de biraz haksızlık oluyor. ÇÖZÜM Yıllardır yapılamayan futbol organizasyonunun faturasını Kuntz'a kesmek elbette akıllıca değil. Yani Kuntz gönderilince ülke futbolu kurtulmayacak. Bizim de derdimiz zaten bu değil. Neticede Fatih Terim de, Şenol Güneş de, Abdullah Avcı da, Ersun Yanal da bu milli takımdan başarısız oldukları gerekçesiyle gönderildiler. Burada yapılması gereken şey, milli takıma değil, Türk futboluna bir sistem oluşturabilmek. Kulüplerin bu kadar umarsızca yönetildiği ve iflas noktasına geldiği, kaidelerin hiç durmadan değiştiği bir futbol ikliminde, milli takımdan istikrarlı bir başarı beklemenin anlamı yok. Kulüplerin entegre olduğu, taa altyapılardan başlayacak bir devrim gerekiyor ülke futboluna. O yüzden Kuntz'un gönderilip gönderilmemesini değil, bu radikal değişikliğin kiminle, hangi futbol aklıyla yapılması gerektiğini konuşmak daha gerçekçi duruyor. Fırat Günayer