Beşiktaş JK’da başkanlık seçimleri iyice kızıştı. Taraftarın tepkisini çeken mevcut başkan Ahmet Nur Çebi aday olmadığını söylediği andan itibaren cepheye en hızlı ve en net koşan Hasan Arat oldu.

Sürekli sorulan sorulara çok net cevap veriyor olması taraftara güven verir mi bilinmez ancak taraftarların arasında yönetime karşı ciddi bir kırgınlık söz konusu. Sayın Hasan Arat her konuda her platformda çok soru yağmuruna tutuluyor ve kendisi şimdiye kadar beyefendi kişiliğini hiç bozmadan cevaplıyor ancak en önemli soru sorulmuyor. Karşılaştığımız ve doğal kabul edebileceğimiz en net soru ‘’Teknik direktör kim olacak?’’ oluyor haliyle ancak teknik direktörden daha önce halledilmesi gereken en önemli konu, "taraftarı nasıl mutlu edeceksiniz?" Daha doğrusu taraftar asla takımı terketmez, sırt dönmez ancak yönetim kurulu olarak onlara nasıl güven vereceksiniz ;

Yine bazı ‘’özel muhabirler’’ için kulübe serbest geçiş hakkı tanıyacak mısınız ?

Yani daha önce yapılan transferler hakkında yönetim güzelleyen ve taraftara neredeyse hakaret etme seviyesine gelen muhabirlere karşı tutumunuz ne olacak?

Sosyal medya mecralarında aleyhinize konuşan taraftarlara karşı tutumunuz ne olacak?

Sonuç ne olur veya başka kim başkan adayı olur bilinmez ancak Beşiktaş taraftarının umduğu gibi bir sonuç olması, gelen başkanın birleştirici gücünün olması en önemli konu gibi görünüyor. Ortada kaybedilmiş bir sezon yok, defalarca 8-10 puan geriden gelen takımları izledik. Neden öyle bir sezon izlemeyelim?

Ülkemizde bir başkan adayı keşke çok rahat bir yönetimi devralsa ve bizde görebilsek. Kim gelse enkaz devralıyor. Yavuz Sultan Selim’den sonra taht sahibi olan Kanuni Sultan Süleyman nasıl dolu bir hazine, işleyen bir sistem devraldıysa Türkiye’de herhangi bir kulübün başkanı da inşallah ileride böyle bir kulüp yönetimi devralır ve 46 yıl tahtta kalır !

 ZENGİN Mİ OLSUN YOKSA İŞİ Mİ BİLSİN?

Ezelden beri şöyle bir kısır döngü arasında eziliyoruz. Gelen başkana atfedilen ve yüklenen en büyük sorumluluk ‘’Parası yoksa gelmesin’’ oluyor ancak parasıyla gelen başkan kulübü kendine borçlandırdığında ve ardından sportif başarı gelmediğinde suçlu kim oluyor? Düşünsenize siz cebinizden para harcıyorsunuz ve taraftarı mutlu ediyorsunuz ancak denge kurulamıyor, şampiyon olamıyorsunuz. Tribünlerden ‘’Yönetim istifa!’’ sesi duyulduğunda başkan haklı mı haksız mı oluyor? Başkana sorsanız ben paramı ve vaktimi harcadım daha ne yapayım diyor. Taraftara sorsanız başkan bu işi beceremedi, gitsin deniyor. Bu kısır döngü neticede kupasız hatta Avrupasız bir sezonun başlangıcı oluyor. O zaman herkes elini vicdanına koysun ve şu soruyu kendisine sorsun;

Gelecek başkan zengin olup cebinden para mı harcasın yoksa futbolu çok iyi bilsin ve kulübü iyi idare mi etsin?

SİZCE HANGİSİ ?

 KAOS OLMASIN DEDİK KAOSUN İÇİNE DÜŞTÜK!

Geçtiğimiz haftalarda yine bir kardeşiniz olarak halk gözünden değerlendirip, buraya bazı duygularımızı aktarmıştık. Öncelikle 2023-2024 sezonu kaos olmadan, gençlerin futbola ilgisinin artacağı bir sezon olsun keza öyle de oluyor demiştik. Gel gelelim Tuzla’sından Fenerbahçe’sine, Galatasaray’ından Beşiktaş’ına inanılmaz bir hafta geçirdik. Saha içinde takım arkadaşına saldıran mı dersin yoksa gençlerin çok aktif olduğu sosyal medya mecralarında bir kulübün başkanına hakaret mi dersin inanılmaz şeyler izledik, okuduk. Yani bir taraftar olarak sahada atılan golleri mi izleyelim yoksa kulüplerin üzerine atılan ithamları mı dinleyelim. Bunları önce para isteyip bize izletiyorlar sonra sonuç istedikleri gibi çıkmayınca kadrolu yorumcular aracılığı ile ekranlarda çamura döndürüyorlar. Tabi alıştılar gündemin 2 günde değişmesine kimsenin umrunda da değil açıkçası.

Biz taraftarlar olarak her sene 2-3 takımın Şampiyonlar Ligi’nde, en az 3 takımın Uefa Avrupa Ligi’nde olmasını arzu ederken günden güne daha aşağı seviyeleri izlemek insanın canını acıtmıyor değil. Lig böyle karışıkken Avrupa’da başarı zor gelir, seneye hangi takım giderse gitsin arkadan aşağı çekilir bir vaziyete geldi.

Biz göremeyeceğiz belli ki inşallah bizden sonraki nesil iş bilen ve en azından iş bilenlere prim veren bir nesil olarak bu durumu değiştirir.