Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi’nin 3. haftasında Kadıköy’de güçlü Alman ekibi Stuttgart’ı ağırladı. Baştan sona büyük mücadeleye sahne olan gecede sahadaki tek gol, Kerem Aktürkoğlu’nun penaltı vuruşundan geldi. Sarı-lacivertliler, bu galibiyetle gruptaki puanını 6’ya yükseltti. Ama bu 3 puan, sadece bir galibiyet değil; belki de sezonun kırılma anıydı.
Sene başından beri kaosun içinde yüzen, sürekli dış gündemlerle boğuşan, her hafta görevde kalma savaşı veren bir teknik direktör Tedesco…
Mental sıkıntıların kondisyon eksikliğine, fiziksel problemlerin saha içi kararsızlıklara dönüştüğü bir dönemin tam ortasında, adım adım bir takım kurmaya çalışıyor.
Teknik anlamda sahada hâlâ eksikler var. Hatalar da var. Ama bu kez, Fenerbahçe’nin sahadaki en net farkı, “doğru şeyleri yapmaya çalışan bir takım” olmasıydı.
Bir plan, bir dayanışma, bir reaksiyon vardı. Maç boyunca tartışmalı kararlar, kötü bir hakem yönetimi, tempo düşüşleri yaşandı ama takım bir şekilde ayakta kaldı. 1-0’lık skor, sadece bir sonuç değil; bir karakter göstergesiydi.
Bu sezon, Fenerbahçe için şampiyonluk şansı her geçen hafta azalıyor olabilir. Ama bu sezonun “ölü sezon”a dönüşmemesi gerekiyordu. En azından bir gelişim, bir yeniden inşa yılı olmalıydı. İşte bu maç, o umudun ilk kıvılcımı oldu.
Stuttgart, Almanya’nın 3. sırasında yer alan, topla oynamayı seven, düzenli ve organize bir takım. Fenerbahçe ise net bir ilk 11 inşaa aşamasında.Ancak belki de ilk defa
ikili mücadelelerde birbirine destek olan, alan paylaşımı yapan, savaşan bir Fenerbahçe vardı.
Sonunda da bu karakteriyle kazandı.
Günün sonunda en büyük kazanç, üç puan değil…
Aylar sonra sahada “takım olmuş” bir Fenerbahçe görmekti.
Fenerbahçe, takım olmuş.
Teknik olarak hâlâ eksik olabilir.
Ama en zor olan eşiği geçti.
Artık mesele sadece futbol değil — birlikte kalabilmek.